SAYIN HOCAM SİZDE OLMASAYDINIZ !

SAYIN HOCAM SİZDE OLMASAYDINIZ !

Yalnızca Munzur dağlarında bilinen 60’a yakın endemik tür var ki bu durum ne Avrupa’da ne Ortadoğuda ne de Türkiye’de var.

Yıl 2002, Munzur Florasıyla ilgili araştırmalarımızın sonuçlarındaki bütün ipuçları bizleri Şinasi hocaya götürüyordu. Munzur dağlarıyla ilgili kayıtlara geçen en önemli araştırmalarda hep onun imzası vardı, öne çıkmayı sevmeyen ama bütün  çalışmalarda olan biriydi.

Bölgeye belirli aralıklarla gelip giden bilim insanları ve araştırmacılar vardı fakat düzenli olarak kayıtlar yapan, Munzur Florasını sistematik olarak araştıran, derleyen Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı olmuştu. Her şeyden önemlisi bilim çevreleri tarafından başvurulacak kaynak olarak gösterilen Türkiye Florasıyla ilgili çıkardığı Ot dergisinin Munzur sayısı bizler açısından bu işin miladı gibiydi.

Ot dergisinin Munzur sayısı çok önemli bir kaynaktı şu an barajlara karşı olarak söylenen Munzur dağlarında Türkiye’nin en zengin bitki çeşitliliği var bilgiside bu çalışmanın ürünüydü. Eğer Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı bu çalışmayı o yıllarda yapmasaydı doğa için mücadele edenlerin ellerindeki en önemli koz alınmış olacaktı.

Prof. Dr. Yıldırımlı sadece Munzur dağlarındaki bitkileri kayıt altına almadı, aynı zamanda halkın gündelik yaşamda kullandığı bitki yöntemleriyle ilgili çok önemli Etnobotanik çalışmasını ilk defa o yıllarda yaptı. Özellikle Pülümür çevresinde bu çalışmaları yaparken bilim insanı sorumluluğunda halkın konuştuğu dilde kayıtları yapıp, isimlendirmelerdede bilimin etik kurallarına hep sadık kaldı.

İz Yıldırımlı 01

İz Yıldırımlı 02

Katıldığı bilimsel toplantılarda Munzur’la ilgili makeleler sunarken bazende istemediği durumlarlada karşılaşır ama yılmaz gönül verdiği Munzur dağlarına konulan gizli sansürüde sorgular.

2002 yılında kendisine telefon açtığımızda sanki yanıbaşımızda birbirimizi 40 yıldır tanıyor gibi sohbete daldık. Daha sonraki yıllar içinde sürekli kendisiyle hem telefon hemde mail yolu ile haberleştik. Çünkü başvuracağımız en önemli kişiydi, her seferinde çok kibar ve hayat dolu mesajlar verdi.

2006 yılında kendisini tanıma zamanı gelmişti ve Hacettepe’de kendisini ziyaret etmeye gittik. Aslında Ankara’dan çok uzaklardaydık fakat Sn.Hocamızın fazla zamanı olmadığı için bu fırsatı kaçırmayarak kendisiyle buluştuk. Yıllarca telefon ve maille haberleşmiştik, acaba nasıl biriydi hep merak ediyorduk, ilk karşılaştığımızda çok samimi yaklaşımlarıyla birden kendimizi Ovacık’ta Munzur dağlarında bulduk. Aynı dili konuşuyor yaşadıklarını dinledikçe bitkilerin sihirli dünyasına giriyorduk.

Çok uzun yıllar kendisini ziyaret etmediğimizden dolayı çok şeyleri kaçırdığımızı farkettik. Ayrılırken Munzur dağlarının en önemli çalışması olan Ot dergisinin Munzur sayısını vermesi alabileceğimiz en güzel hediye oldu.

DERSİM DAVASI VE AVUKATLARIMIZ 1

Prof. Dr. Yıldırımlı Munzur dağlarının Türkiye’nin en zengin bitki örtüsüne sahip olduğunu ve dünya cenneti bölgenin daha sıkı koruma altına alınması gerektiğini yıllarca her yerde söyledi. Barajlardan dolayı yaşanan çevre katliamına karşı bizimle aynı acıyı paylaşan Sn. Prof. Dr. Yıldırımlı ile 01.07.2010 tarihinde yaptığımız roportajı yayınlıyoruz.

Sn.Hocam Munzur dağlarındaki bitki örtüsüyle ilgili çalışmalara başlamanız nasıl oldu?

Doktora hocam olan Doç. Dr. Hasan Peşmen haritaya baktığımızda ilk kez “Sen Munzur dağlarını çalışacaksın” dedi. Ben önce itiraz ettim “Hocam burası çok büyük bir alan” dedim ama o olsun bunlar sıradağlar biçiminde, bir yerini çalışmakla olmaz, hepsini çalışacaksın” dedi ve ben de yeni bir öneri olarak ”Taşeli yaylalarını çalışayım” dedim ama hoca kabul etmedi. Ben de Munzur dağlarının florasını çalışmayı kabul ettim.

Yolculuğunuz ve ilk izlenimleriniz nelerdi?

Böylece TBAG-415 nolu proje ile 1979 yılının 5 Mayıs’ında teknisyen Şükrü ile bir haftalığına Munzur dağlarına gitmek üzere önce Tunceli’ye oradan Ovacık’a geçtik. İlk dikkatimi çeken belki Munzur’ların en güzel ve derli toplu göründüğü yer olan Ovacık’tan bu görkemli dağları görmek ve seyretmekti.

Bitkileri toplarken neler hissettiniz?

Kentte hala kar vardı dolaysıyla karın kalktığı yerlerdeki harika soğanlı bitkileri görmek ayrıcalıkdı. Hele Ovacık’ın düz ovasında sanki yetiştirilmiş gibi duran onlarca çeşit ve milyonlarca adet soğanlı bitki kendilerini teşhir ediyorlardı. Bunların belki birazını kaçırdığımız dışında tamamına yakınını topladım ve adlandırdım, elbette M. Koyuncu hocamızın yardımıyla ve bizzat onun adlandırmasıyla. Bu arada önce Fritillaria erzurumica sonra öncelik kuralına göre F. alburyana olan türü topladığımda yeni tür diye çok sevinmiştim ama benden bir yıl önce Erzurum’dan toplanıp yayınlanmıştı.

Siz o çalışmaları yapmamış olsaydınız, Munzur dağlarının Türkiye’nin en zengin bitki yapısına sahip olduğu hiçbir zaman bilinmeyecekti. Türkiye’de bilim insanlarının belkide en az araştırma yaptıkları yer olmasından dolayı neler söylemek istersiniz.

Eğer Munzur dağlarını ben çalışmamış olsaydım şu an hala o bölge çalışılmamış olacaktı çünkü nedense Doğu öcü gibi gösteriliyor da ondan. Türkiye florası yazarı ve editörü P.H. Davis I.C. Hedge ile birlikte 1956 yılında buraya gelmişler epeyce bitki toplayıp dönmüşler ve bunların içinden 10’dan fazla yeni tür yayınlamışlar. Daha sonra ben de tarih sırasına göre aşağıdaki türleri bilim dünyası için yeni olarak yayınladım: Ranunculus munzurensis S. Erik & Ş. Yıldırımlı, Aethionema munzurense Davis & Yıldırımlı, Tanacetum munzurdaghensisYıldırımlı, Cerasus erzincanica Ş. Yıldırımlı, Viola bocquetiana Yıldırımlı, Hypericum peshmenii Yıldırımlı,Nepeta dirmencii Yıldırımlı & M. Dinç, Phlomis  isiliae Yıldırımlı, Erysimum baytopiae Yıldırımlı var. baytopiae,Erysimum baytopiae Yıldırımlı var. asliae Yıldırımlı.

Sn. Hocam Munzur dağlarındaki bitki çeşitliliği neden çok önemlidir, biraz daha açıklarmısınız.

Yalnızca Munzur dağlarında bilinen 60’a yakın endemik tür var ki bu durum ne Avrupa’da ne Ortadoğuda ne de Türkiye’de var. Bu sayı tüm Bulgaristan florasındaki endemik türlerden bile fazladır. Bazı araştırıcılar Munzur dağlarının kıyısında köşesinden geçerken bitki topluyorlar ve bunlar da adlandırılmadan öylece kalıyor. Benim ortaya koyduğum Floraya belki yüzde 1-2 ek yapılabilir bu demektir ki araştırma bölgesinin Florası çok iyi saptanmıştır.

Çok uzun yıllardır her yerde Munzur’daki biyolojik çeşitlilği anlatıyorsunuz. Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

1992 yılında Trabzon’da Munzur dağları ile ilgili iki bildiri sunmak istedim bunlardan birini sundum ama çıkan kitapta bu yayına onlar yer vermeyince onları avukatım vastasıyla neden yayınlanmadı diye ihtarname çektirdim.

Sn. Hocam barajlardan dolayı biyolojik çeşitlilikle ilgili çok büyük bir tehlike var, Munzur dağlarında çok emek vermiş biri olarak ne dersiniz.

Ne yazık ki bugünlerde Ovacık’ın hemen yakınına bir baraj yapılacak olması bu güzellikleri silip götürecek gibi. Barajcılar bana da gelip “hocam buraya baraj yapılabilir der misiniz? dediler. Ben de “ben o bölgenin florasını binbir zorlukla ortaya koydum ve onu korumak da benim görevim deyip barajcılarla çalışma önerisini reddettim.

Ovacıkta çok ilginç anılar yaşadığınızı biliyoruz bunların bir kısmınıda okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Ovacık’a gittiğimde çok konukseverlikle karşılandığım Otelde kalıyordum. Bir keresinde otel görevlisine çarşafları iyi yıkamıyorsun dediğimde “Olur mu hocam? Sizin için yepyeni olanları veriyoruz” dedilerdi ki bu kaşınmamın nendenini asistanlığa girdiğimin onuncu yılında anladım. Meğer bitki tozlarına (tozak, polen) yakam (alerjim) varmış!

1983 yılında yine Ovacığa gittiğimde bu kez yeni bir otel yapıldığını söylediler ve orada kaldım. Sahibi sağolsun ve kulakları çınlasın beni çok iyi ağırladı, otelinde topladığım bitkilerle çalışmama izin hatta yemek bile verdi. Bu da Ovacık’lıların ne kadar konuksever olduğunu gösteriyordu.

1980 yılının Eylül ayında arazi dönüşü mataramdaki su bitmişti o zamanlar şimdiki gibi pet şişelerde su satılmıyordu. Ovacığın Ayyıldız semtinin dış mahallesinde bir evin kapısını çaldım ve su istedim. Hemen beni eve çağırıp buyur ettiler, sohbet ederken bir de baktım kaşla göz arasında buz gibi bir maşrapa ayran hazırlamışlar ve ikram etmişlerdi. Ne kadar da memnun olmuştum.

Türkiyedeki en önemli çalışmalardan biri olan yayınladığınız Ot dergisiyle ilgilide bilgi verir misiniz?

OT Sistematik Botanik Dergisini” 1994 yılında çıkarmağa başladım. Şu an 17. cilt, sayı 1 basım aşamasındadır.

Montaıgne’nin dediği gibi hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez. Çevre katliamına karşı bir şeyler yapılacaksa Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı’nın Munzur dağlarında bıraktığı izler ve çalışmaları doğayı korumadaki en önemli başvuru kaynağımız olduğunu unutmamamız gerekiyor.