DERSİMLİLERİN, ÇEVREYLE İMTİHANI.
Dersim’de doğa, kültür ve koruma denilince, konular o kadar fazlaki biz şimdilik üç başlıktan yola çıkıp, bu üç konunun karşısındaki farklı çalışmalarıda, kıyaslama yapmanız için dikkatinize sunalım.
TURCULAR,
Dersim’de doğa ve kültür eksenli çalışmalardan uzun yıllardır bahsedilir, fakat sonuçta ortaya çıkanlara bakıldığında büyük çelişkilere tanık olunur. Doğamızı ve kültürümüzü tahrip edecek barajlar, HES’ler ve maden aramalarına karşı olmayan bir kişi bile yok zannederiz ama uygulamalara bakıldığında, bolca slogan atmalar, algı yaratmaların dışında fazlaca bir şeylerin olmadığı görülüyor.
Çevreci geçinen kişilerden, derneklere kadar çok geniş bir kesimin kapalı gişe oynanan tiyatro oyunu gibi, yıllardır sürekli sahnede olmaları kimseyi aldatmasın, çünkü aynı şeylerin yapılıp farklı sonuçlar alınmasının imkansız olduğunun bilinmesi gerekiyor. Doğayı koruma lafı kulağa çok güzel geliyor ve kimin ağzından çıkarsa, hiç sorgulamadan hemen inanılmaya başlanılıyorsa bilinki mutlaka sorun vardır.
Dersimlilerin doğayı korumayla ilgili yaptıklarına ufak bir göz atalım ve ne kadar çevreci olduğumuza siz kara verin. Buna geçmeden önce ufak bir parantez açalım, geçen Aralık ayında Özgür Dersim gazetesinde, Avukat Barış Yıldırım kaynaklı ‘‘ Şinasi Hocaya hepimizin vafa borcu var’’ diye bir yazı vardı. Yazının en can alıcı noktasında Sayın Yıldırım şöyle diyor,
Dersim‚de Baraj ve HES projeleri ile Madencilik Projelerine karşı açtığımız davalarda Sayın Yıldırımlı‚nın kayıt altına aldığı florastik zenginliğimiz her zaman delil oldu. Yıldırımlı‚nın ismine Ovacık ilçemizde bir hatıra ormanı kurulmalı derim. Zira florastik zenginlik kayıt altına alınmasaydı Ovacık belki de bugün baraj suları altında idi.
Prof. Davis ve Prof. Yıldırımlı’nın, çalışmalarının üzerine son yıllarda, bazılarında bizimde içinde olduğumuz çok sayıda çalışma ile flora sayısı en az üç kat arttı. Yazımı halen devam eden Dersim florası kitap çalışması bittiğinde, ilk defa derli toplu Dersim florası kayıtları kamuoyuna sunulacak. Özellikle yargı aşaması, bilirkişiler ve araştırmacılar için önemli bir kaynak olacak diye düşünüyoruz.
Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı hocamızdan uzun yıllar sonra, bilim insanları epeyce zor şartlar altında, gerçekten imkansızlıklar içinde çalışmalar yapıp tarihteki yerlerini aldılar.
Yukarıda Sayın Barış Yıldırım’ın Şinasi hocamız için önerdiği, Ovacık ilçemizde bir hatıra ormanı kurulmalı fikrine biz katılmıyoruz, çünkü 2015 yılında yapmış olduğumuz Dersim Biyolojik ve Kültürel Envanter Çalıştayına, Şinasi hocamızla beraber akademik anlamda Dersimin kaderini değiştiren hocaların, büyük çoğunluğu katılmıştı. Bir daha kolay, kolay olmayacak bu çalıştaya gelipde, hocalara bir teşekkür bile edemeyenler kusura bakmasınlar hatıra ormanına bakamazlar, kuruturlar.
Şinasi hocamız için birde şöyle düşünelim, dünya var oldukça, adının konduğu çiçekler Munzur dağlarında her yıl açacak. Bu gerçekten tarifi olmayan bir duygu, her yıl bahar geldiğinde sayın hocamızın adının olduğu ve kendisinin yeni isimlerle litaratüre kazandırdığı bitkiler renk, renk dağlarımıza ve ovalarımıza hayat verecek . Biz her yıl Dersim’de, hocalarımızın adını taşıyan ve kayıtlara katkısı olduğu bitkileri görünce büyük mutluluk yaşadığımızıda belirtmek isteriz.
Dersim doğasını geleceğe taşımak için emek verenleri, Şinasi hocamız vasıtasıyla anmışken şimdide, Dersim doğasına katkıları olduğunu belirtenlere, yani yıllardır gündemimizi doğayı koruyoruz diye meşgul edenlere bakalım.
Burası gerçekten sıkıntılı, nereye el atsanız sorun var. Dersim kutsaldır deyipte, sürekli geceler, eğlenceler düzenleyenlermi dersiniz, yerelde politakacı olupda, seçimden seçime doğa diyenlermi dersiniz yoksa yüzlerce insanı, son on yıldır Dersim’de, doğa gezileri adı altında doğaya katkısı olmayan turlar yaparak, belkide kayıtlarda olmayan yeni türleri yok edenlermi dersiniz, anlıyacağınız gerçekten burda sorun var.
Turcuların ilk başlarda çok masum gibi görünen gezileri zamanla doğayı korumamaya doğru yol aldı. Doğa ve kültür eksenli bu turlar niçin yapılır, mantığı nedir diye, aptalca bir soru, cevap denklemine girmeyeceğiz.
Bilim insanları, Dersim coğrafyasında henüz kayıtlara girmemiş çok sayıda biyolojik ve kültürel varlıktan bahsediyorlar ama anlayan yok.
Hal böyleyken acaba bu hafta sonu Rabat kalesinemi gitsek , yoksa Hengirvan yaylalarınamı çıksak veya adrenalin patlaması yapıp Tujik dağının zirvesine çıkıp, birde Munzurda Baraj İstemiyoruz pankratını zafer işaretleriyle taçlandırıp, fotoğrafları sosyal ortamlarda paylaşıp, tüm dünyaya ne kadar çevreci olduğumuzu gösterip, Avrupadaki, Amerikadaki, Kanadadaki, hatta hatta Avusturalyadaki hemşerilerimize siz rahat olun, Dersim emin ellerde çabası içinde olanlarmı dersiniz, yani varda var.
Geçmiş yıllarda gezi düzenleyenlerin ilan ettikleri bir program vardıki, büyük turizm büroları bile İstanbul için bir yılda bu yoğunlukta programı düzenleyemezken turcuların yapmaları hakkında birileri her halde bir iki laf söyler diye bekledik ama nafile.
Uzun yıllardır, Pülümür vadisindeki gelin köprüsünü görmeye gidenler, görmekle yetinmeyip birde üzerine çıkıp fotoğraf üstüne fotoğraf çekenler, sosyal ortamlarda paylaşıp beğeni alanların sayesinde en az üçbin yıllık tarih üç günlük turcular tarafından yok edildi, şimdi o fotoğrafları iyi saklasınlar kendilerininde katkıları oldu, hemde bayağı oldu.
Gelin köprüsünün bu hale gelmesinde katkısı olanlar, aynısını Rabat köprüsünede yapmak istiyorlar. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen bir adım yol alamadığımızı ne yazıkki söyleyebiliriz. Birde yoğun istek üzerine Rabat kalesi diye duyuruda bulunmalarına ne demeli, demekki köprünün yıkılması için yoğun bir istek var.
Yıllar önce bu tür geziler yapan birine bu olayın yanlış olduğunu elimizden geldiğince anlattık, adam köylülerde davarları o köprüden karşıya geçiriyor demesiyle önce şaşırmış ve kendisine hadi o köylüler davarları ordan geçiriyor sizde davarmısınız diye tartışmıştık.
Bunlar bunu yapacaklarına il kültür müdürlüğü ve köy muhtarıyla konuşup, hem köyün davarlarının kolayca karşı tarafa geçmesi, hemde kendileri için ufak bir köprü yaparlarsa, yıllardır verdikleri zararlardan azda olsa kurtulmakla, tarihi köprüyüde kurtarırlar.
Her zaman olduğu gibi bizim yaptığımız çalışmaların daha a harfini anlamayanlar, şimdi bize diyeceklerki uzaktan söylemek kolay, sıkıysa gelin burada yapın. Gerçi uzun yıllar önce bu lafları çok duyardık. Oh ne güzel, siz dışarda sefa sürün, arada sırada Dersim aklınıza gelsin, birkaç yılda birde Dersime gezmeye gelin, ondan sonrada burda yıllarca büyük çaba gösterenlerden, şunu yapın bunu yapın diye istekte bulunun.
Geçti o günler azizim diyelim, çünkü o kadar zaman akıp gittiki, sizler bol bol gezerken, bir avuç insanın nasıl çırpındığının farkında bile olamadınız. Dersim doğası ve kültürü için kim ne yaptıysa mutlaka anlatmalı, belgesini ortaya koymalıki, insanlar anlayabilsin ve gelecek nesiller bu adamlar ne yaptılar diye bu günlere baktıklarında göstermelik çevreci şovlardan başka şeylerde görebilsinler.
İkibin yılından beri, aralıksız her yıl, bazende yılda iki defa Dersime, doğa ve kültür eksenli çalışmalar için gittik. Arkeolojiden floraya kadar çok geniş alanda, imkanlarımızı sonuna kadar kullanarak bilim insanlarına yardımcı olduk. Turculardan dolayı büyük tehlikede olan, Rabat bölgesini ilk kamuoyuna taşıyan ve akademisyen arkadaşımız Serkan Erdoğan’ın dikkatini çekerek bölgenin kayıt altına alınmasına katkımız oldu.
İçinde olduğumuz çalışmalarda, şu ana kadar beş yeni tür bilim dünyasına kazandırıldı ve ilk defa hocalarımız tarafından bir bitkiye Dersim ismi konuldu. Halen devam eden çalışmalarda, hocalarımızın takip ettiği türler var büyük ihtimalle yeni türlerde çıkacak. Bunlar şimdiye kadar yaptıklarımızın bir kısmı ne anlamı olduğunu merak ediyorsanız biraz daha açalım.
Çevre sorunlarıyla ilgili mahkemelere gidildiğinde, firmaların en büyük kozları Tubives yani Türkiye Bitkileri Veri Servisindeki yetersiz kayıtlardı. Tubives kayıtları ne kadar doğruydu, tartışmalı bir durumdu ama madenciler, barajcılar ve HES’çilerin hep referansları oldu. Tubivese göre Dersimdeki bitki kayıtları öyle sıkça dile getirildiği gibi 1518 değil 597 idi, şimdi ise ikibin civarında. Eğer Dersimliler samimi olarak bu çalışmalara biraz el atsalardı, sayı çok fazla olurdu.
İkibin yılından sonra bölgede, hiçde azınsanmayacak çalışmalar yapıldı, bunların bazılarında bizimde emeğimiz oldu, bir bitkinin Dersim adına kaydı gerçekten çok emek istiyor. Yıllardır yapılmış, bitmiş çalışmalar var fakat ne acıdırki çevre adına ağzı en çok laf yapanlar bile karşılaştırmaları yapamadıklarından, biyolojik zenginliğin farkında değiller.
Dersimde doğa, ticari menfaatlerden dolayı çok büyük baskı altında bir, iki söylemle göz boyayanlar utanmasalar bilim insanlarından her şeyi siz yapın bizde arada sırada geceler, eğlenceler, geziler yapıp bir ikide slogan atarız demeye getiriyorlar.
İşin kolayına kaçıp, hoca iki satır dese, bitki sayısı ne kadar, kaç yüz tane endemik olduğunu söylese ne güzel olur diyenler olduğunu biliyoruz ama yukarda dediğimiz gibi bu çalışmaların çoğu yayınlandı. Bilim insanları yıllarca büyük emek verip makalelerini sundular, sizde bir zahmet kahvenizi yudumlarken merak edipde bir bakın.
Doğa aktivisti diye geçinen insanlara ve kurumlara yapılan çalışmalara destek vermeleri için çok çağrıda bulunduk, onlar ayaklarına kadar gelen bilim insanlarının yürüttüğü hayati derecedeki çalışmalara destek vereceklerine sürekli geziler düzenleyerek bu işin ticaretini yaptılar, haklarını yemeyelim, arada sırada çevre aktivisti gibide oldular.
Sorunda burda, yaptıkları iş tamamen ticaret ve bir noktadan sonra, Gelin köprüsünde olduğu gibi geri dönüşü olmayan tahribata ön ayak oluyorlar. O kadar zor şartlar altında çalıştıkki, işin ucundan tutacak insanlara çok ihtiyacımız oldu, her seferinde bu tür insanların ve kurumların durumlarını gördüğümüzde, ısrar etmenin anlamsız olduğu hakkında çok tecrübe sahibi olduk.
Kendilerini göstermede maharetliler, bunları internette takip edenlerde zaten hiçbir şey yapmıyorlar o yüzden alan memnun, satan memnun. Bu kişilerin doğayı koruma anlayışlarında o kadar sorun varki, bazıları, bakın biz geziyoruz ama en ufak bir zararımız yok diyorlar.
Düzenlenen turların, doğaya zararları hakkında, Dersimlilere bir soru soralım. Gezi guruplarının tur yaptığı noktalarda yeni bitkilerin kayıtlara girerek mahkemelerde çevre mücadelesinde elimizin güçlenmesimi sizler için önemli yoksa üç kuruş için tur düzenleyenlerin peşine takılıp bu kadar önemli bitkilerin kayıtlara girmeden ayaklarınızın altında sonsuza kadar yok olmasımı, karar sizin.
KOYUNCULAR,
Önümüzdeki hafta 22 Mayıs günü, İl Tarım ve Orman müdürlüğü Dersim meraları için ihale yapacak. Yüzbinin üzerinde küçükbaş hayvan için düzenlenecek ihaleye en ufak bir tık yok, sanırsınız uzayda mera ilanı verilmiş gerçi uzayda olsaydı Dersimliler ilgi duyarlardı.
Anzer yaylasındaki bitkilere verdikleri zarardan dolayı küçükbaş hayvancılık yasaklanmıştı. Munzur dağlarındaki, flora, fauna ve endemik oranlarıyla kıyaslanmayacak, Anzer yaylasında bu karar alınıyorsa, Dersim’dede mutlaka alınmalı.
Meraları ihale etmenin bir ölçüsü, planı olmalı. İl tarım ve orman müdürlüğünün, biyolojik zenginlik açısından Türkiye’nin en zengin bölgesinin kayıtları hakkında bilgisi var ve buna rağmen her yıl ihale yapıyorsa suç işliyordur, eğer Munzur yaylalarındaki endemik oranı bilmiyorlarsa bu dahada kötü.
Yetkililere kim gidip bu ihalenin, Türkiye’nin en zengin florasını büyük tehlikeye atacağını söyleyecek. Evet bunu kim yapacak, florayı ve faunayı çalışan hocalara desek olmaz, zaten yapacaklarının çok fazlasını yaptılar, tarihin en büyük belgelerini bize altın tepside sundular, yani daha ne yapsınlar.
Dersim’deki sivil toplum örgütleri, politikacıları, duyarlı insanları bir araya gelipte yetkililerle konuşamazmı diyoruz.
Sivil toplum örgütleri dedikde, bir ticaret odası var evlere şenlik, küçükbaş hayvan yetiştiricileri derneği desek konum olarak bizi çok komik bulurlar. 2015 yılında yaptığımız çalıştay için Tunceli Barosunun yanıbaşındaki küçükbaş hayvan yetiştiricileri derneğine gidip, doğaya çok büyük zarar veriyorsunuz , gelin bu sorunları çalıştayda hocalarla birlikte tartışalım, diye davet ettik ama ikna edemedik.
Gezenlere diyemeyiz, hem vakitleri yok hemde böyle dertleri yok, birde üstelik turlar başladı. Politikacılara desek, zaten sürekli soru önergesi vermekle ve Ovacık modeline, Dersim modeli eklemekle meşgul olduklarından, onlarında ilgileneceği yok.
Ama biz en azından sayın Polat Şaroğlu’na ve partisinin yereldeki yöneticilerine kamuoyu önünde çağrıda bulunalım diyoruz. Dersim’de çevreyle ilgili somut işler yapmaları için daha ne kadar bekliyeceğiz diye soru önergesi veremeyiz ama derdimizi anlatırız diye düşünüyoruz.
Kaldıki Sayın Şaroğlu arıcıların toplantısına katılıp arı üreticilerinin sorunlarının çözümü noktasında üzerimize düşeni yapmaya hazırız demişti. Umarız Sayın Şaroğlu, Anzer yaylasındaki arıcıların haklarını savunanları görür ve Dersim meralarınıda savunur.
Avukatlar derseniz, kanunları en iyi onlar biliyor, hocaların sunduğu çok önemli belgelere bakıp, belirttiğimiz Anzer yaylası ile ilgili ortaya çıkan sonucun benzerini Dersim meraları içinde pekala yapabilirler. Bir zamanlar küçük kasaba Avukatı benzetmesi yapmıştık, umarız bizi mahçup ederler. Sayın Barış Yıldırım’ı bir kenara koyun, diğerleri nerede, baro nerede diye sormak istiyoruz. Sayın Avukatlar neredesiniz, bu gün idarecilere gidip derdimizi anlatamayacaksınızda ne zaman gideceksiniz.
Dersime uzaklardan bakanlar, şaka yaptığımızı zannedebilirsiniz ama gerçektende durum bu, biz derdimizi kime anlatacağız.
DİNAR VADİSİ,
Bir zamanlar Dersim’de Dinar vadisi vardı. Munzur nehrinin çok soğuk olduğu, Harçik nehrinde ise suların yeni yeni ısınmaya başladığı zamanlarda, herkesin aklına Dinar vadisinin sıcak sularına gidip yüzmek gelirdi. Kıvrımlar içinde vadide ilerleyip, suyun derin olduğu yerdeki sıcak sularda yüzmek gerçekten çok keyifli ve lükstü.
Dinar sadece sıcak sularıyla farklı değildi, vadideki bitkiler, çok değişik kuşlar, deredeki balıklar, yengeçler ve diğer canlılarda farklıydı. Çok uzaklardaki balıklarda, vadinin farklı olduklarını bildiklerinden üreme dönemlerinde buralara gelip yumurtalarını bırakırlardı.
Flora çalışmaları dolayısıyla yolumuz bir gün Pülümür yakınlarındaki tuzluk bölgeye düşmüştü. Hocalarımız çok dikkatlice gözlemledikten sonra bitki kaydı yapmadılar. Nedenini sorduğumuzda, bu tür yeraltı su kaynaklarıyla beslenen bölgelerdeki toprak yapısı, özel mikrokilimasından dolayı, florasının diğer bölgelerden farklı olduğunu bu yüzden çok detaylı bakılması gerektiği için ileriki bir zamana bıraktıklarında, aklımıza Dinar vadisi geldi.
Dinara yıllar önce HES yapıldığından, bitkisi, böceği, kuşu, balıkları, suyu herşeyi çok farklı olduğu aklımıza gelmişti. Onca yıl sonra Dinar HES’i yapan Kazım Güntaş’ın Dersim şehir merkezinde modern kütüphane ve konferans salonu yapacağı açıklandı.
Düşünebiliyor musunuz Dersim coğrafyasının en değerli bölgelerinden biri olan Dinara, Elda holding Dinar HES’i yaptı ve çevreci geçinenlerden bir tanesi bile bu olayı dile getiremedi, buna Avukatlarda dahil. Limak veya başka bir şirket Dersimde baraj yaparsa hemen karşı çıkalım, derelerin kardeşliğini savunalım ama şirket sahibi Dersimli olur ve yaparsa körler sağırları oynayalım.
Aynı şirket Hakis deresi ve Mercan bölgesindede HES yapmak için izin almış daha sonrada vazgeçmişti. Üstüne birde Dersim’de barajlara karşıyız diye maçlara çıkan Dersimsporda, şirket sahibine, kulübe katkılarından dolayı plakat vermişti.
Bundan, dünyanın her bölgesindeki üniversitelerin, toplum bilimleri bölümü için olağanüstü bir ders konusu çıkar. Algı nasıl yaratılıra güzel bir örnek, iki fotoğrafı yanyana koyup, hiçbir yorum yapmadan, sadece insanların düşünceleri alındığında ve sonuçta konu anlatıldığında büyük ihtimalle yok bu kadarda olmaz denilecektir.
Şimdi sormak lazım bu Dersimspor olmasaydı, yerine amatör bir takım olsaydı çokmu kaybımız olurdu. Sanki bunlar sırmış, gizli yapılmış gibi bir durum var, çevreci geçinenler o dağlara gece gündüz gideceğinize birde buraya gidin. Dinar kaplıcasının kaynağı size olağanüstü pozlar verecektir.
Çevre o kadar manipüle edilmişki kimin sesi çok çıkıyorsa toplum sorgulamıyor, Dersimspor örneğinde olduğu gibi bir kerede ya öyle değilse deyip araştırın.
Enerji üretmeye kesinlikle karşı değiliz, temiz ve çevreye en az zarar veren enerji için yaşadığımız çağ büyük imkanlar sunuyor. Dersim bölgesi, çok az araştırılmasına rağmen dünya ölçeğinde bir değeri var, çok sayıda ülkeden daha fazla endemik flora ve faunaya ev sahipliği yapmakla beraber Türkiye’nin en kaliteli su kaynaklarını barındırıyor bu yüzden çok ciddi planlamalar yapılmalı, çünkü yaşam için su ve havadan daha değerli bir şey yok. Eskiden geleceğin savaşları su yüzünden olacak deniliyordu hayır şu an bu savaş başlamış durumda. Temiz su kaynaklarını, önemli biyolojik ve kültürel alanları korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak devletin görevi olmakla beraber her insanın görevi olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Yazının başında alıntı verdiğimiz Avukat Barış Yıldırım’ın , Şinasi hoca olmasaydı Ovacık belki de bugün baraj suları altında idi açıklamasını iyi anlamak lazım, çok az bilim insanı yıllardır gerçekten çok özverili çalıştılar. Dersime gelip bilimsel çalışmalar yapmak zorluk derecesi açısından en üst seviyede, eldeki verilerin yakın tanığı olduğumuzdan hiç olmadığı kadar umutlu olduğumuzu belirtmek isteriz. Dersimlilerin acil olarak popülizmden uzak, akil insanlar etrafında toplanmalı ve çözüm üretmeli diyeceğiz fakat olmayacağını biliyoruz. En azından ya öyle değilse diye sorun demekten başka elimizden bir şeyde gelmiyor.