BİR YAŞAM, BİR KESİT: ERTUĞRUL DANIK
Aslanlar arasından tarihçi çıkmadığı sürece avcılık tarihi her zaman avcıyı yüceltecektir
(Afrika Atasözü)
Ankara’nın bir bahar günüydü. Otobüs Ulus’a vardığında saat 14.00 civarını gösteriyordu. Mesai saati olduğundan etrafta Ankara’nın gecekondu mahallerine gidecek otobüsleri bekleyen ve trafik ışığında karşıya geçmek için sabırsızlanan sessiz bir gruptan başka dikkati çeken bir şey yoktu. Ankara’nın en eski yerleşimi olan Ulus, Cumhuriyet dönemi yapılarının ağırlığını sanki daha fazla taşıyordu o gün. Eski bir yapının kısa bir süre önünde duran ziyaretçi ilk kez burayı ziyaret edecekti. O eski yapının bahçesinden geçip ana kapıya vardığında döner kapının varlığı kendisinin bir devlet dairesinde bulunduğunu duyumsamasına yetti. Hemen önünde duran ahşap merdivenleri yavaş yavaş tırmandı. Ahşap merdivenden çıkan gıcırtılı ses, alt tarafta oturan nöbetçi memuru yerinden çıkmasına yol açtı. “Kime bakmıştınız” dedi. “Müdürünüzü görmeye gelmiştim” dedi ziyaretçi. Bir iki karşılıklı göz süzmesinden sonra yoluna devam etti ziyaretçi. Kapısı açık olan ve yüksek tavanlı bir genişçe bir odaya vardığında daha önce bir kez gördüğü Ertuğrul Danık masasının başındaydı. Hoş geldin sesinin ardından eliyle gösterdiği koltuğa oturan Ertuğrul müdürün misafiri çevresini dikkatlice göz gezdirdi. Temkinli görünen bu misafirin “Eski Meclis” olarak anılan ve cumhuriyetin temellerini atılmasıyla övünen bir binanın önemli bir odasında olduğunu anlaması mekân dekorunun özgünlüğünden ötürü uzun sürmedi. Yaklaşık bir yüzyılı devirmiş binanın müdür odası olarak kullanılan bu yerde esmer, orta boylu, vücuduna dolgun, 40 yaşlarındaki Ertuğrul müdür, yeni gelen tanıdığına olan ilgisini hal hatır cümlelerinden sonra “neler yapıyorsun” şeklindeki sorularıyla kısa süren sessizliği bozdu. Kısa bir süre sonra Dersim arkeolojisine kayan muhabbet gelen çaylarla daha da koyulaşmış saatler birbirini kovalar olmuştu. Sonrasında Ertuğrul müdür ile yıllarca sürecek olan arkadaşlığım işte böyle bir tanışma faslı ile başlamıştı. Bundan yaklaşık iki yıl kadar önce Dersim önemli bir değerini yitirdi. Yukarı Fırat (Tunceli-Elazığ) arkeolojisi ve kültürüyle ilgili araştırmalarıyla tanınan bu değerli bilim insanın adı Ertuğrul Danık’tı. Genç yaşta aramızdan ayrılan Danık, bölgeye dışarıdan bakan bir araştırmacı değil, içimizden birisiydi. Tunceli’nin Pertek ilçesine bağlı Paşavenk (Pınarlar) nahiyesi nüfusuna kayıtlı olan Ertuğrul Danık 26 Kasım 1962 tarihinde İlköğretim müffetişi olan babasının görevinden dolayı ailesinin dördüncü çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gözlerini açmıştı. 1980’li yıllarda kaydını yaptırdığı Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünde öğrenciyken başlayan Dersim ve Harput’un tarihsel ve kültürel mirasına olan ilgisi ölümünden önceki son görevi olan Cumhuriyet ve Kurtuluş Müzeleri Müdürü iken de sürdürmüştü. Danık’ın çalışmaları sadece Dersim’de değişik kültürlere ait eski yerleşim ve yapılar değildi. O aynı zamanda Dersim ve Alevi mitolojisi, Dersim’de Hristiyan misyonerliği ve Dersim 38 ile ilgili araştırmalarda yaptı. Tüm bu çalışmalarını kitap ve makale olarak çeşitli yerlerde yayınladı. Aynı içerikli kimi araştırmaları ulusal ve uluslararası sempozyumlarda yer buldu. Kendisine ait yayınlanmış sekiz adet kitabı bulunmaktadır. Yayınlanmış sekiz kitabı arasında Harput ile ilgili iki çalışması göze çarpar ki Ortaçağ’ın ve Osmanlı Dönemi’nin önemli bu yerleşimini arkeolojik ve tarihsel açıdan bütün yönleriyle irdelemeyi başarmıştır. Tunceli’deki koç ve mezar taşlarını ele aldığı kitabı aradan uzun zaman geçmesine rağmen halen kaynak olma niteliğini koruyagelmektedir.
Danık’ın çalışmalarının asıl önemi daha önce bazı Avrupalı gezginlerin notlarından başka pek bir veri bulunmayan bu coğrafyanın uzak tarihine ilişkin birçok yeni bilgi sağlamasından kaynaklıdır. Bununla birlikte bölge ile ilgili eskimiş bilgi ve görüşlerin düzeltilmesine de aracı olmuştur. Çalışmalarının verimli olmasında yürüttüğü yüzey araştırmalarının büyük payı vardır. Kültür Bakanlığı’nda müze araştırmacısı olarak görev yaptığı yıllarda çeşitli kazı ve araştırmalarda bakanlık temsilcisi olarak görev yaparken, 1995-1999 yılları arasında yüksek lisans tezinin bağlamına da uygun olarak “Ortaçağ’da Harput” adlı yüzey araştırma programının başkanlığını yürüttü. 2000 yılında yüzey araştırmasının kapsam ile içeriğini genişletip, “Yukarı Fırat Bölgesi Arkeolojik Yüzey Araştırması” projesinin başkanlığını yürütmeye başladı. 2007 yılında Kültür Bakanlığı’nın bürokratik engellemeleri nedeniyle yüzey araştırmasını fiilen sonlandırmak zorunda kaldı. Araştırma başkanlığını yaptığı yüzey araştırmasında Elazığ ve Tunceli bölgesinde yer alan çok sayıda bilinen ya da bilinmeyen kale, höyük, düz yerleşim, tepe üstü yerleşim, yamaç yerleşimi, nekropol alanı, tümülüs, koç ve at şekilli mezar taşları, köprü, antik yol, çeşme, kaya mezarı, kilise gibi taşınmaz kültür varlıklarının tespit ve belgeleme çalışmaları ile birlikte, “Harput Artuklu Sarayı” ve “Vasini Antik Yerleşimi”nin bilim dünyasına tanıtımını gerçekleştirdi. Tunceli’de Anbar, Sinan Urartu yerleşimlerinin saptanmasının yanı sıra Elazığ’da Eski Tunç Çağı’ndan beri iskân gören höyüklere ait yeni bilgiler sağladı. Başta Ortaçağ olmak üzere Yukarı Fırat bölgesinin tarihsel coğrafyası konusunda önemli katkılarda bulundu. Mazgirt Elti Hatun Camisi ve Türbesi’nin Mengücekli Beyliği’ne ait olduğuna yönelik güçlü kanıtlar topladı. Danık’ın uzmanlık alanı olan Orta çağ ile ilgili çalışmaları derin ve kapsamlı bir düşünce sistematiğine sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir yan olarak uğraştığı Dersim yakın tarihi, kültürü ve mitolojisiyle ilgili çalışmaları çeşitli bilimsel içerik taşımakla birlikte vardığı sonuçlar tartışmaya açıktır. Dersim inançları üzerindeki Türkmen etkisinin ağırlığına yönelik getirdiği bakış açısı benimle olan tartışmalarının merkezini oluşturmaktaydı. Konu üzerindeki makaleleri kısmen de olsa farklı bağlantıları ortaya koyması bakımından önemlidir. Danık’ın erken kaybetmemizin Dersim araştırmaları için asıl kaybı, onun ilerleyen yıllarda araştırmalarını olgunlaştırıp esaslı çalışmalar yapmasına alıkoymasından kaynaklanmaktadır. Bölgedeki güvenlik koşullarının iyileşmesi ile birlikte daha rahat çalışma koşullarını doğurması daha önce kayıtlara geçmemiş yerlere gidilmesinde ve incelenmesinde hatırı sayılır avantajlar sağlamıştır. Ancak Danık’ın ölümünden önceki sağlığı ile ömrü bunları değerlendirmesine ne yazık ki olanak tanımamıştır.
Öğrenme ve yeni kaynaklar elde edinme de özverili çabalarıyla genç araştırmacılara örnek olmuş olan Danık, bir zamanların Dersim’ini aydınlatmaya her zaman için ışık tutan bir fener olmaya devam edecektir.
Arkeolog Serkan Erdoğan